ÖZGÜMÜŞ O. B. (Yürütücü), Özcan M.
Yükseköğretim Kurumları Destekli Proje, 2022 - 2023
Giriş ve Amaç: Escherichia
coli (E. coli), intestinal enfeksiyonların yanı sıra idrar yolları, kan dolaşım enfeksiyonları ve
yenidoğan menenjiti gibi ekstraintestinal birçok enfeksiyona yol açarak morbidite
ve mortaliteye neden olabilmektedir. Ayrıca son yıllarda artan antibiyotik
direnci endişe vericidir. Bu nedenle servis ve poliklinik hastalarından elde
edilen ekstraintestinal örneklerden izole edilen klinik E. coli suşlarının
kinolon direnç, filogenetik grup, virülans gen özellikleri ve birbirleriyle
olan ilişkileri incelenmiştir.
Gereç ve Yöntem: İdrar, kan,
solunum örnekleri ve yara/doku örneklerinden izole edilen toplamda 91 E. coli suşunun disk
difüzyon yöntemi ile antibiyotik duyarlılık testleri yapıldı. PZR yöntemi ile belirlenen hlyA, cnf1
ve sfa/focDE virülans genleri belirlendi. Ayrıca yine PZR yöntemi ile yjaA,
chuA ve TSPE4.C2 incelenmiş olup bu
suşlar 4 filogenetik gruba ayrılmış ve birbirleriyle olan ilişkileri Pearson
ki-kare veya Fisher Exact testleri ile
istatistiksel olarak incelendi.
Bulgular: En yaygın
filogenetik grup, 91 suşun 56’sını (%61.5) oluşturan grup D idi. Grup D aynı
zamanda en virülan gruptu ve sfa/focDE ile ilişkisi istatistiksel olarak
anlamlıydı (p=0.01) En fazla bulunan virülans geni sfa/focDE idi ve 12
suşta (%13.2) pozitifti. İdrar örneklerinden elde edilen suşlarda en fazla
direnç ampisilinde (41/%55.4) gözlenirken idrar dışı örneklerde piperasilinde
(14/%82.4) gözlendi. Siprofloksasin direnci ise, idrar örneklerinden 27 suşta
(%36.5); idrar dışı örneklerde ise 9 suşta (%52.9) tespit edildi. Hiçbir suşta
imipenem, meropenem ve amikasin direnci gözlenmedi.
Tartışma ve Sonuç: Kinolon
direncinin görece yüksek olması daha ciddi enfeksiyonların tedavisinde
kullanımını kısıtlayabileceğinden endişe vericidir. Karbapenem dirençli suş
bulunmasa da akılcı olmayan antibiyotik kullanımları bu antibiyotik grubuna
dirençli suşların ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. Ayrıca en yaygın
bulunan grubun aynı zamanda en virülan olması endişe vericidir. Virülans geni
ile filogenetik grup arasındaki ilişki yapılan çalışmalarda farklı sonuçlar
vermekte olup bu konuda daha fazla çalışmaya ihtiyaç duyulmaktadır. Öte yandan
epidemiyolojik çalışmaların sürekli yapılarak bu ve benzeri konularda veri
tabanının oluşturulması önem arz etmektedir.