Uluslararası İktisadi ve İdari Bilimler Kongresi: Krizler, Belirsizlikler, Arayışlar, Bingöl, Türkiye, 11 - 13 Kasım 2021, ss.61
Irak, jeopolitik konumu, ekonomisi, tarihi, kültürel ve toplumsal yapısıyla Türkiye’nin iç ve dış politikasının şekillenmesinde ve bölgesel güvenlik yaklaşımının gelişmesinde önemli rol oynayan ülkelerden biridir. Özellikle Osmanlı İmparatorluğu’ndan kopuşuyla birlikte Irak’ın jeopolitik gerilimlerin bir öznesi haline gelmesi, Türkiye’yi başta uluslararası göç, terör ve ekonomi olmak üzere birçok alanda olumsuz etkilemiştir. Bu bağlamda 20. yüzyılın başlarında Irak’ın devasa büyüklükte petrol kaynağına sahip olduğunun ortaya çıkması, başta Almanya ve İngiltere olmak üzere sömürgeci ülkelerinin dikkatlerini Irak’a yoğunlaştırmış ve bu süreç Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünü hızlandırmıştır. Türkiye Cumhuriyeti ise daha cumhuriyetin ilk yıllarında petrol kaynaklarının yoğunlaştığı Musul Sorunu ile mücadele etmek zorunda kalmıştır. Ancak Irak’ın 1932’de İngiltere’nin boyunduruğundan kurtularak bağımsız bir devlet haline gelmesi, Türkiye ve Irak ilişkilerinde yeni bir dönem başlatmıştır. Sadakat Paktı ve Bağdat Paktı iki ülke arasındaki siyasi diyaloğun gelişmesini sağlarken, Irak’ın petrol üretiminin hızla artması ve küresel enerji piyasalar açısından önemli bir tedarikçi ülke haline gelmesi, Türkiye ve Irak ilişkilerinde enerji işbirliğinin gelişmesini sağlamıştır. Türkiye’nin Irak’ın enerji kaynaklarını uluslararası enerji piyasalarına ulaşmasını sağlayan coğrafi konumu ve Irak’ın Türkiye’nin petrol ve doğal gaz talebini karşılayabilecek devasa büyüklükteki enerji kaynakları, iki ülke arasındaki karşılıklı bağımlılık ilişkisinin ortaya çıkmasını sağlayan en temel faktördür. Zira Türkiye açısından Irak, enerji güvenliğinin en önemli koşullarından biri olan tedarikçi ülkelerin çeşitlendirilmesinde kilit bir ülke konumundadır. Herhangi bir denize kıyısı olmayan ve bir anlamda Basra Körfezi ile Anadolu arasına sıkışmış olan Irak açısından ise Türkiye Avrupa’ya uzanan bir enerji koridoru ve güvenilir bir transit ülkedir. Bu bağlamda Kerkük petrollünün Türkiye’ye ve Türkiye üzerinden dünya enerji piyasalarına ulaşmasını sağlayan Kerkük-Yumurtalık (Ceyhan) Petrol Boru Hattı’nın devreye girmesi iki ülke arasındaki siyasi, ekonomi ve enerji ilişkileri açısından bir mihenk taşıdır. Ayrıca Saddam Hüseyin sonrası özellikle son 15 yılda Türk özel sektörün Irak’ın enerji kaynaklarının ve enerji altyapısının geliştirilmesinde rol oynaması, iki ülke arasındaki ilişkilerin simetrik karşılıklı bağımlılık temelinde geliştiğinin en bariz göstergelerinden biridir. Ancak işgal sonrası Irak’ın demografik ve siyasi yapısının değişime uğraması ve bölgedeki istikrarsızlığın ve güvenlik açığının derinleşmesi, bu karşılılık bağımlılık ilişkisinde güvenlik perspektifinin öne çıkmasını sağlamıştır. Bu kapsamda çalışmada 2003 sonrası enerji perspektifiyle Türkiye ve Irak arasındaki karşılıklı bağımlılık ilişkisi ele alınacaktır. Enerji unsurunun iki ülke arasındaki siyasi dinamikleri nasıl şekillendirdiği sunulmaya çalışılacaktır.