Disiplinlerarası Yaklaşımla Çocuk Hakları, Erdem Hareket, Editör, Pegem A Yayıncılık, Ankara, ss.75-98, 2020
Çocuk
Hakları Sözleşmesi’nde sıralanan hakların uygulanmasında taraf devletlere yasal,
yönetimsel ve diğer önlemleri almak üzere ödevler düşmektedir. Taraf devletler Sözleşme
’de yer alan ekonomik, sosyal ve kültürel hakların uygulanması için bütün
imkânlarını kullanmalı, uluslararası işbirliği yapmalıdır (Madde 4). Çocuk
haklarının gerçekleştirilmesinde ailelere de ödev düşmektedir. Bu konuda taraf
devletler, anne ve babaların ve geniş ailenin, çocuğun yeteneklerinin
geliştirilmesi açısından uygun biçimde yönlendiricilik yapma hak ve
sorumluluklarına saygı göstermelidir (Madde 5). Türk Medeni Kanunu’na göre; anne ve baba
ellerindeki imkânlara göre çocuğu en iyi şekilde yetiştirmekle, engelli
olanlara uygun eğitimi sağlamakla görevlendirilmiştir. Anne ve baba
çocuklarının yetenek ve isteklerini mümkün olduğunca dikkate alarak mesleki
eğitimlerini yönlendirecektir. Çocuğun din eğitimi konusunda karar verme görevi
ve sorumluluğu anne ve babaya aittir. Anne ve babanın bu hakkını kısıtlayan
sözleşmeler kesinlikle hükümsüz sayılır (Serozan, 2000, 167 vd.; Akyüz, 2012,
235 vd.). Bu hükümlerin ÇHS hükümleri ile uyumlu olduğu belirtilebilir.
Çocuk
Hakları Sözleşmesi, insan hakları sözleşmelerinde yer alan kişisel, ekonomik,
toplumsal ve kültürel hakları pekiştiren, daha da kesinleştiren, somutlaştıran,
düzenlemeleriyle bir bütün
oluşturmaktadır. Sözleşme, ulusal ve uluslararası gündemde çocukları üst
sıralara yerleştirmiş, köklü bir değişime zemin hazırlamıştır. Bu konuda başta
devlet ve resmi kurumlar olmak üzere anne-babalar, sivil toplum örgütleri,
medya ve diğer ilgili paydaşlara önemli görev, sorumluluklar ve yükümlülükler
düşmektedir. Geçen süre içinde bu konuda olumlu gelişmeler söz konusudur.
Çocukların bu konuda kendi haklarını sahiplenebilmeleri ve kullanabilmeleri
için yeterli bilgi ve bilinçle donatılmaları gerekmektedir (Karaman Kepenekci,
2000, 26; Akyüz, 2012, 82). Çocuk hakları eğitimi, bu hakların öznesi olan
çocuklar olmak üzere tüm paydaşlara örneğin anne-babalara, öğretmenlere, okul
yöneticilerine, çocuklar üzerine çalışan tüm kişilere (Uçuş ve Şahin 2012, 39;
Kurt, 2016, 124) düzenli ve sürekli biçimde verilmeli, çocuklara haklarını
kullanabilecekleri ortamlar hazırlanmalıdır.
Çocuk
Haklarına Dair Sözleşme çocuklar için bir iyi niyet bildirgesi değil, altına
imza atan devletleri bağlayıp yükümlülük altına alan hukuksal bir belgedir.
Çocuğun anne-babanın, işverenin, devletin üzerinde dilediği gibi tasarruf
edebileceği bir nesne olmaktan çıkarıp, bağımsız kişiliğe sahip, onurlu ve
saygın bir özneye dönüştürme sürecine ciddi bir katkıdır. Sözleşmeyi onaylayan
ülkeler, bu ilke ve haklara uyumlu yasalar çıkarmak ve yürürlükteki yasaları
buna göre değiştirmekle yükümlüdür (Franklin, 1993, 35; Ballar, 1998).
Sözleşmeye uyup uymadıkları Çocuk Hakları Komitesi tarafından izlenmektedir.
Her devlet bu komiteye düzenli aralıklarla ülke raporları göndermekte, bu
raporlar kamuya açıklanmaktadır. Sözleşmedeki çocuk haklarının ihlali durumunda
uluslararası yargı organlarına başvurma imkânının olmaması en büyük eksiklik
olarak görünmektedir (Uçuş Güldalı, 2017, 164-165). Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi gibi bir uluslararası mahkeme kurulması bu eksikliği
giderebilecektir.
Bir ülkede ki çocuk haklarının durumu çocuğa verilen
değer ölçüsündedir (Erbay, 2013: 11). Çocuk Hakları Sözleşmesi hem ülkemiz hem
de dünya ülkeleri için çocuk hakları konusunda bir kilometre taşı olmuş,
zihinsel devrim yaşatmış, çocukların merkeze alınmasını sağlamıştır. Bu
aşamadan sonra yapılanlar ve yapılacaklar bu hakları ilerletmek ve geliştirmek
yönünde olmaktadır ve olması ümit edilmektedir.