Birinci Uluslararası Rize Hukuk Sempozyumu, Rize, Türkiye, 25 - 26 Eylül 2025, ss.102-104, (Özet Bildiri)
İçinde bulunduğumuz çağ “postmodern
dönem” olarak nitelendirilmektedir ve en belirgin özelliği hakikatin ortadan
kalkmasıdır. Bu çağda evrensel ve mutlak hakikat yerini göreliliğe, deneyime ve
kurguya bırakmıştır. Böylece söylem, hakikatin önüne geçerek “post-truth”
[hakikat sonrası] bir gerçeklik anlayışı ortaya çıkmıştır. Bu gerçeklik
anlayışının doğruluk kriteri ise hakikate uygunluk değil iknadır.
Çağımız aynı zamanda bir teknoloji
çağıdır. Son bir asırda bilgisayar teknolojisi ortaya çıkmış ve çok hızlı bir
ilerleme kaydetmiştir. Bugün yapay zekâ teknolojisinin gelişmesiyle bilgisayarlar
yalnızca veri işlemekle yetinmeyip aynı zamanda bilgi üretiminin aracı ve hatta
öznesi hâline gelmiştir. Bu gelişim bazı sorun ve tehlikeleri de beraberinde getirmiştir.
Yapay zekâ, insan gibi bir hakikat
bilgisine ve kaygısına sahip değildir. Onun için bilgiyi üretirken öncelikli
amaç muhatabının beklentisini karşılamaktır. Bu sebeple kimi zaman muhatabını
tatmin etmek amacıyla gerçek dışı bilgiler üretmektedir, kimi zamansa bazı kullanıcılar
bu araçlara kasten manipülasyon amaçlı içerikler ürettirmektedir. Sözgelimi gerçek
olmayan bir makale veya içtihadın yapay zekâ tarafından uydurulması, bir
siyasetçinin çok gerçekçi sahte videolarının üretilmesi ya da yapay zekâdan
bilimdışı bir komplo teorisini destekleyici manipülatif makaleler üretmesinin
istenmesi bu neviden gerçek dışı bilgi üretiminin örnekleridir.
Yapay zekânın getirdiği
epistemolojik tehlike postmodern ve post-truth epistemolojik krizle birlikte
düşünülmelidir. Bu kriz, bilgi felsefesinin iki uç yöne savrulmasına sebep
olabilir: Bunlardan bir tanesi rölativist tehlikedir. Bu bağlamda “rölativist
tehlike”, postmodernizme teslim olmayı, bilginin ölçütü olarak hakikati terk
etmeyi ve doğruluğu tamamıyla söyleme dayandırma tehlikesini ifade etmektedir. İkinci
ihtimalse septik tehlikedir. “Septik tehlike” ise tüm bilgi araçlarına karşı güçlü
bir şüphenin hâkimiyetini, neticesinde doğru bilginin de yanlış bilgiyle
birlikte gözden düşmesini ve mutlak bilgi imkânının kaybetmesidir. Her iki
ihtimalde de insanlık için bir epistemolojik kriz kaçınılmazdır.
Bu bağlamda sorulması gereken ilk
soru hukukun doğru bilgiyi korumak gibi etik bir vazifesi olup olmadığıdır. Bir
yandan her türlü bilginin ifade hürriyeti kapsamında korunması gerektiği
söylenebilir. Ancak bu, manipülatif bilginin ifade hürriyeti zırhına kavuşması
tehlikesini beraberinde getirir. Diğer taraftan demokratik hakların etkin
şekilde kullanılabilmesi için doğru bilginin korunması ve manipülasyonun engellenmesi
gerektiği söylenebilir, fakat bu durumda da bir doğru bilgi kabulü gerekir ve bu
belirli bir epistemolojik yaklaşımın hukuk marifetiyle dayatılması riskini
taşır.
Muhtemel kriz yalnızca teorik
düzlemde değil, hukuk pratiği için de önemli bir sorun yaratmaktadır: Muhakemenin
amacı somut gerçekliğe uygun doğru bir karar vermek olduğu hâlde dikkat
çektiğimiz epistemik kriz senaryolarında muhakemenin sağlıklı işleyişi de ciddî
sorunlarla karşılaşabilir: Rölativist tehlike senaryosunda karar gerçekliğe
değil iknaya ve söylem üstünlüğüne dayanır. Bu, argümantasyon araçlarına sahip
olan süjelerin epistemik iktidar kurma tehlikesini ortaya çıkartır. Septik tehlike
senaryosunda ise hüküm vermek için yeterli delilin mevcudiyetinden sürekli bir
şüphe söz konusu olur. Bu da hükmün bir türlü kurulamaması tehlikesini
beraberinde getirir.
Bu bildiride yapay zekâ
gelişmelerinin epistemoloji alanında doğurduğu kriz hukuk felsefesi
perspektifinden ele alınacak ve krizin muhtemel tehlikeleri
değerlendirilecektir. Öncelikle yapay zekânın bilgi üretimindeki rolüyle bu
bağlamda ortaya çıkan epistemolojik sorunlar incelenecek, ardından bu
sorunların post-truth gerçeklik anlayışıyla kesişim noktaları ortaya
konulacaktır. Bu çerçevede rölativist ve septik tehlike senaryoları
tartışılarak hukuk pratiğine yansımaları değerlendirilecektir. Nihayet felsefe
tarihinde benzer bir kriz dönemi olarak sofizm ile günümüz epistemik durumu
arasındaki ilişki kurulacak ve Sokratik yöntemin çözüm potansiyeli tartışılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Yapay Zekâ,
Postmodernizm, Post-truth, Epistemolojik Kriz, Hukuk Felsefesi