in: Developments in Political Science from Past to Present, Şahin Karabulut, Editor, Gazi Kitabevi, Ankara, pp.306-323, 2021
Hukuk devleti ilkesi demokratik ve çağdaş devlet yönetim şeklinin en önemli unsurlarından biridir. İnsanların daha özgür yaşayabilmelerine teminat olmasının yanında bu ilke, herkesin daha huzurlu ve daha güvenli hissetmesini sağlamaktadır. Bu ilke ülkelerin gelişmişlik düzeylerinin de göstergesidir ve bu kapsamda idarenin denetimi Devlet mekanizmasının hukuk kurallarına bağlı olmasını sağlayan vazgeçilmez öğelerindendir. 1982 Anayasası’nın ikinci maddesinde sayılan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin temel nitelikleri arasında hukuk devleti ilkesi de yer almaktadır. Anayasa’nın 125’inci maddesi “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır” şeklindedir. Fakat aynı maddenin devamında ve diğer bazı maddelerde de yargı yoluna başvurulamayan işlemler de yer almaktadır. İdarenin denetimi temelde iki farklı şekilde olmaktadır: “İdarenin yargısal denetimi” ve “yargı dışı yollarla denetimi”. 2017 Anayasa Değişikliği ile idarenin denetiminde de değişiklikler olmuştur. Fakat bu değişiklikler de yeterli düzeyde değildir. Bu bakımdan bu çalışmanın amacı idarenin yargı denetimi haricinde bırakılan işlemlerinden Cumhurbaşkanlığı İşlemlerinin hukuk devleti ilkesi ile ne ölçüde bağdaştığının analizidir.
Hukuk devleti, toplumların
yıllar boyunca geçirdiği süreç sonucunda vardığı en ileri çağdaş düzey ve
devlet sistemidir. İdarenin hukuka bağlı olması devletin tarafsızlığını ve vatandaşlara
eşit davranılması açısından oldukça önemlidir. Şu an yürürlükte bulunan 1982 Anayasasının
2’nci maddesine göre “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve
adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine
bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve
sosyal bir hukuk Devletidir.” Anayasa’nın 125’inci maddesi ise “İdarenin her
türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır” şeklindedir. Bu iki
maddede yer alan düzenlemeler ile hukuk devleti ilkesi ve idarenin
denetlenebilir olmasının gerekliliği Anayasa seviyesinde güvence altına
almıştır.
“Hukuk
devleti” ilkesinin doğal bir sonucu olarak idarenin yargı makamları tarafından
denetlenebilmesi, her türlü eylem ve işlemi hukuka bağlı olan ve vatandaşlarına
hukuki güvence sağlayan idare oluşmasını sağlar. “Hukuka bağlı devlet” tanımını
sağlayacak olan da bu yargısal denetimdir. Bağımsız ve tarafsız yargı
tarafından yapılacak olan bu denetim mekanizması ile idare tüm eylem ve
işlemlerini hukuka uygun olarak yapmak durumunda kalacaktır. Hukukun dışına
çıkarak aldığı kararlarda ise karşısında yargı organını bulacaktır. Hukuk
devleti ilkesi sayesinde devletin hem uluslararası alanda güvenilirliği artacak
hem de bireylerin temel hak ve özgürlükleri hukuksal alanda güvence altına
alınmış olacaktır.
İdarenin yargı denetimi dışında tutulan işlemleri hukuk devleti ilkesinin istisnalarını oluşturmaktadır ve bu istisnalar Anayasa’nın 125’inci maddesine karşın hala geçerliliğini sürdürmektedir. 2010 Anayasa değişiklikleri ile bu işlemlerin kapsamı azaltılarak hukuk devleti açısından olumlu gelişmeler yaşanmışına rağmen hala yargısal denetime tabi olmayan önemli işlemler Anayasada varlığını sürdürmektedir.
Bu çalışmanın konusunu da idarenin yargı denetimi dışında bırakılan işlemlerinden cumhurbaşkanlığı işlemleri oluşturmaktır. İdarenin yargı denetimi dışında bırakılan işlemlerini sadece cumhurbaşkanlığı işlemleri ile sınırlı değildir. Fakat sadece bir çalışmada hepsini ele almak mümkün değildir. Bu kısıtlılık çerçevesince hazırlanan çalışmada cumhurbaşkanlığı işlemlerini hukuk devleti açısından incelenmiştir.