MTA apeksifikasyonu ile tedavi edilen açık apeksli maksiller kesici dişler: Üç olgu raporu


Ilıcalı K., Maraş E.

Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Uluslararası Diş Hekimliği Kongresi, Rize, Türkiye, 5 - 07 Mayıs 2023, ss.141-142

  • Yayın Türü: Bildiri / Özet Bildiri
  • Basıldığı Şehir: Rize
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.141-142
  • Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Giriş ve Amaç: Açık apeksli devital dişlerde, apikal konstrüksiyon olmadığı için hermetik bir kök kanal dolumunun sağlanması oldukça güç olmaktadır. Bu vaka serisinin amacı, periapikal lezyonlu açık apeksli maksiller kesici dişlerde MTA apeksifikasyonunun sonuçlarını bildirmektir. Olgu Sunumu: Herhangi bir sistemik hastalığı bulunmayan, yaşları 23 ila 50 arasında değişen 2 kadın ve 1 erkek hasta kronik apikal periodontitis tanısıyla kliniğimize yönlendirildi. Travma öyküsü bildiren 2 vakanın radyografik incelemesinde açık apeksli immatur maksiller kesici dişlerde periapikal lezyon varlığı saptanmıştır. Üçüncü vakadan alınan anamnezde hastanın 3 yıl önce 12, 21, 22 numaralı dişlerine apikal rezeksiyon uygulandığı öğrenildi. Klinik olarak asemptomatik olan 3 vakaya MTA apeksifikasyonu yapılmasına karar verildi. İlk seans nekrotik pulpa ve eski kanal dolguları çalışma boyuna uygun şekilde #80 H-tipi eğeler kullanılarak uzaklaştırıldı. 2 haftalık kalsiyum hidroksit medikasyonunun ardından asemptomatik olduğu belirlenen dişlerin apikal 1/3’üne bariyer olarak MTA (IMICRYL, Konya, Türkiye) yerleştirildi. MTA’nın sertleşmesi için nemli kağıt kon 24 saat bekletildikten sonra kök kanallarının geri kalan kısmı 2 dişte lateral kondensasyon; 3 dişte ise sıcak obturasyon tekniği ile dolduruldu. Daha sonra ilgili dişler kompozit rezin kullanılarak restore edildi. 12 aylık takipte dişlerin asemptomatik olduğu ve periapikal lezyonların küçüldüğü tespit edildi. Sonuç: MTA ile apeksifikasyon, geleneksel yöntemlerle tıkaç oluşturulamayan vakalarda önerilen bir tedavi seçeneğidir. Üç vakanın takibi sonucunda elde edilen klinik ve radyografik başarı bu sonucu desteklemektedir.