1.Uluslararası Hemşirelikte Yenilikçi Yaklaşımlar Kongresi, Erzurum, Türkiye, 20 - 22 Haziran 2019, ss.133-135
Akciğer kanseri tüm dünyada en sık görülen, mortalite yükünün
artmasına neden olan, bireyi, aile ve toplumu her yönüyle
etkileyen bir malignitedir. Hayati tehlike arz eden maligniteleri
olan hastalar için sadece aktif tedavi süresince değil,
yaşamlarının sonunda da kaliteli bakım verilmesi, agresif
tedaviler yerine palyatif bakımın sağlanması konusunda fikir
birliği vardır. Do not resuscitate (DNR) talimatı yaşam sonunda
kaliteli bakım tartışmalarının önemli bir parçasıdır ve ileri evre
kanser hastalarında yararsız resüsitasyon çabalarını önler ve
hasta bireyin klinik koşllarda ölmesini sağlar. DNR talimatı
kardiyak ve respiratuvar fonksiyonları sona eren hastanın
yaşamını koruyucu destek tedavi uygulamamak ya da bu süreçte
uygulamada tüm tedbirlere başvurmamak şeklinde tanımlanır.
Dünya genelinde Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Japonya,
Çin, Avustralya gibi birçok gelişmiş ülkede uygulanan DNR
talimatı Amerikan Hemşireler Birliği tarafından da 2003 yılında
DNR talimatı ve hemşirelik bakımı raporu ile kabul görmüştür.
Chen ve arkadaşlarının 2009 yılında yaptığı çalışmaya göre
akciğer kanseri tanısı alan hastalara diğer kanser (baş ve boyun,
özofagus, prostat, hematolojik maligniteler) tanısı alan
hastalara göre daha az oranda resüsitasyon uygulanmaktadır.
Wang ve arkadaşlarının (2015) çalışmasında akciğer kanseri
tanısı olan hastaların %74.7’si (260/348) DNR talimatını
imzaladığı ve terminal dönemindeki akciğer kanseri
hastalarında DNR talimatı oranının yıllık olarak arttığını tespit
edilmiştir. Wen ve arkadaşlarının (2013) Çin’de 829 kanser
hastası ile yaptığı çalışmada tüm kanser hastalarının %99.8’inin
ve akciğer kanseri hastalarının da tamamının (144 hasta) DNR
talimatı verdiği tespit edilmiştir. Türkiye’de ise henüz tartışmalı
bir konu olan DNR talimatının tam karşılığı Türk hukukunda yer
almamakta, ötenazi başlığı altında, pasif ötenazi olarak
değerlendirilerek yasaklanmaktadır.