SOĞUK SAVAŞ’IN AYAK SESLERİ: RUSYA-UKRAYNA KRİZİ BAĞLAMINDA NATO’NUN GÜVENLİK POLİTİKALARINDA DÖNÜŞÜM


Tutar Y. N., Mert M. A.

Rusya Araştırmalar Dergisi, sa.13, ss.275-297, 2025 (Hakemli Dergi)

  • Yayın Türü: Makale / Tam Makale
  • Basım Tarihi: 2025
  • Doi Numarası: 10.48068/rusad.1575557
  • Dergi Adı: Rusya Araştırmalar Dergisi
  • Derginin Tarandığı İndeksler: TR DİZİN (ULAKBİM)
  • Sayfa Sayıları: ss.275-297
  • Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

2024 yılında 75.’si düzenlenen NATO Zirvesi, küresel gerilimin arttığı, Soğuk Savaş dönemi atmosferini yansıtan bir ortamda gerçekleşmiştir. Zirvenin Ukrayna’ya askeri yardımın arttırılmasına odaklanması ve Çin’i “endişe duyulan ülke” olarak nitelendirmesi, NATO’nun stratejik duruşundaki değişimi göstermekte ve önemli bir dönüm noktasına işaret etmektedir. Bu makale, zirvede alınan kararları, yalnızca saldırgan hamlelerin değil, güvensizliğin şiddete dönüşmesine neden olacak savunmacı hamlelerin de tehdit oluşturma potansiyeli olduğunu öne süren güvenlik ikilemi kavramı çerçevesinde analize tabi tutmaktadır. Analiz, NATO’nun tehdit ortamını daha kötü bir hale getirmeden düşmanları caydırma yolunda karşılaştığı iki önemli zorluğu ortaya koymaktadır: Birincisi Rusya’nın savaşa başvurabilen bir aktör olarak yeniden canlanması iken diğeri Çin’in uluslararası arenada güçlü bir rakip olarak varlık göstermesi olmuştur. Zirvede alınan kararlar, Soğuk Savaş sonrası umut ya da yanılsamaların başarısızlığa uğramasının ifadesi olmaktan ziyade ittifak tarafından uygulanmakta olan caydırıcılık ve savunmaya dayalı stratejilerdir. Fakat bu tedbirlerin hem Rusya hem de Çin ile gerilimi arttırabilecek karşılıklı güvensizlik ve silahlanma döngüsünü, istemeden de olsa, teşvik etme riski bulunmaktadır. Bu durum, İttifak’ın karşı karşıya olduğu yeni bir güvenlik ikilemini yansıtmaktadır. Amaç, durumu istikrara kavuşturmak olsa da hem Rusya hem de Çin’in önemli kabiliyetlere sahip olduğu nükleer ve siber alanlarda yükselme riski bulunmaktadır. Bu çalışma, NATO’nun değişen rolünü incelemekte ve İttifak’ın kolektif güvenliği artırma çabalarının sadece Avrupa’da değil, daha geniş jeopolitik coğrafyalarda da nasıl derinleştirebileceğini ortaya koymaktadır. Bulgular, uluslararası sistemde NATO’nun etkin bir yönetim sergileyebilmesi için, iddialı caydırıcılık ve diplomasi arasında bir denge kurarak savunma politikasına sofistike bir yaklaşımın gerekliliğini vurgulamaktadır. NATO’nun değişen tutumu; küresel güvenliğin geleceği ve İttifak’ın yeniden canlanan güç rekabetini etkili bir şekilde yönetme kapasitesi hakkında önemli soruları gündeme getirmektedir.