Milli Kültür ve Milli Güvenlik Arasında 12 Eylül Döneminde Türkiye'de Kültür Politikaları


SUBAŞİ E.

VII. Ulusal Sosyoloji Kongresi, Ankara, Türkiye, 1 - 03 Aralık 2016, ss.488-494

  • Yayın Türü: Bildiri / Tam Metin Bildiri
  • Basıldığı Şehir: Ankara
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.488-494
  • Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Askeri organizasyonun tarihin her döneminde şu ya da bu ölçüde etkin bir politik
aktör olması bir yana; bugünün karmaşık yapılı kapitalist toplumlarında iç ya da
dış savaşın varlığı ya da savaş tehdidinin politikleştirilmesi; ordunun politik, iktisadi
ve sosyal süreçlerde etkinliğinin artması ile sonuçlanır. Türkiye’deki politik
yaşama bakıldığında da, ordunun göreceli özerk ve ayrıcalıklı bir konumda
olduğu görülür. Somut olduğu kadar soyut ögelerle de bezeli ordu-millet mitosunu
merkezine alan büyük tarih anlatısından sıyrılabilindiği ölçüde, ordunun bu
konumunu kazanmasını sağlayan politik pratikleri anlamlandırma şansını yakalamak
olanaklıdır. Öncelikle “her Türk’ün asker doğmadığını” belirledikten
sonra, onun hangi mekanizmalar aracılığıyla bir askere dönüştüğüne bakmak gerekir.
Bu dönüşümü olanaklı kılan koşulların nasıl yaratıldığı gözler önüne serilebilirse,
militarize olmuş bir politik ve toplumsal alanın kodları da çözümlenebilir.
Bu çalışmada, militarizasyon kavramının sunduğu olanaklar çerçevesi
içinde, askeri kurumsal kolektif belleğin değerlerinin politik ve toplumsal ilişkilerde
hegemonik bir konuma yerleşmesinin izleri sürülmektedir. Çalışma, Türkiye’de
27 Mayıs 1960 darbesi ile başlayıp 12 Eylül 1980 darbesi ile en yüksek
aşamasına ulaşmış olan bu militarizasyon dalgasının 27 Mayıs 1960 günlerini
izleyen uğrak noktalarını gözler önüne sermeyi amaçlamaktadır. Giriş bölümünde
Milli Birlik Komitesi’nin (MBK) kurumsal profili ve iktidarının niteliği,
dönemin diğer aktörleri ile olan ilişkisi üzerinden değerlendirilmektedir. Birinci
bölümde toplumsal ilişkilerin militarizasyonu, buna yönelik olarak dile getirilen
önerilerden hareketle tartışılmakta; ikinci ve son bölümde ise, devlet aygıtının ve
bürokrasinin personel kompozisyonunun, sayıları arttırılmak suretiyle asker kişiler
lehine değiştirilme çabaları sergilenmektedir. Sonuç olarak söylenebilir ki,
ortaya koyulan ve gerçekleşen ya da gerçekleşme olanağı bulamayan öneri ve
düşünceler, askeri darbe ve müdahalelerle pekişen bugünkü devlet ve toplum yapısının
anlaşılmasında önemli ipuçları sağlamaktadır.

Apart from the fact that military organization is an effective political actor in
every period of history, in today’s complex capitalistic society, the politicization
of the existence or threat of an internal/external war leads to increase efficiency
of the army in the various political, economic and social process. When we look
at the Turkish political life, we consider that Turkish army is in a privileged, and
in relatively autonomous position. When we rid of the great historical narrative,
placing the army-nation myth at its center, which is decorated with concrete elements
as well as abstract ones, we can have a chance to explain political practices
of the army by which it reaches its position. Once we define that not every
Turkish was born as a soldier, we would able to examine by which mechanisms
he/she is transformed into a soldier. If we can reveal the creation of the underlying
conditions, which enable this transformation, we can analyze the codes of a
militarized social/political area. In this study, through a framework of facilities
offered us by concept of militarization, we follow the settlement of values of
collective military memory into a hegemonic position in social and political relations.
Starting with the coup of 27 May 1960, which has reached its peak in the
coup of 12 September 1980; we aim to figure out the phases and the milestones
of this militarization process. In the introduction section, the institutional profile
of National Union Committee and the quality of its power through its relations
with other actors is evaluated. In first section, the militarization of social relations
is discussed through an analyses of suggestions made to it. In the second
and last section, the efforts to change the personnel composition of state apparatus
and bureaucracy in favor of soldiers by increasing their numbers, is examined.
As a result of the research; one can conclude that the suggestions and ideas,
realized or not, provide important clues to understand today’s structure of state
and that of society which are largely formed by military coups.