AVRASYA 13th INTERNATIONAL CONFERENCE ON APPLIED SCIENCES, Toskent, Özbekistan, 27 - 30 Haziran 2025, ss.18, (Özet Bildiri)
Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de hızla artan nüfus, tarıma ve gıda üretimine olan gereksinimi giderek arttırmıştır. Dolayısıyla birim alandan en yüksek verimi alabilmek adına, ülke tarımında kimyevi gübre ve tarım ilaçlarının giderek artan kullanımı söz konusu olmuştur. Giderek genişleyen tarım alanları, zirai kimyasalların yoğun düzeylerde uygulanması ve doğal su kaynakları sulama suyu olarak kullanımı nedeniyle bazı alanlarda yüzey ve yeraltı suyundaki azalmalar gibi zirai etkenler kümülatif olarak ülkenin karasal ve sucul biyoçeşitliliğini olumsuz yönde etkilemektedir. Yaban hayatın neslinin tükenme riskini ölçeklendirme hususunda küresel bir otorite olan Uluslararası Doğa Koruma Birliği (IUCN), tüm canlı gruplarından türlerin neslinin tükenmesine neden olan 11 temel tehdit belirlemiştir. Pek çok bilimsel araştırma ve IUCN raporları, bu tehditler içerisinde en önemlilerinden birinin tarım olduğunu doğrulamıştır. IUCN’in 2025 verileri üzerinde yapılan hesaplamalar Türkiye’nin omurgalı hayvan türlerinden kurbağaların (amfibilerin) %30, balıkların %21, sürüngenlerin %17, memelilerin %11, kuşların %6 oranında nesli tükenme riski altında olduğunu göstermiştir. Omurgasız hayvan türlerinden ise yumuşakçaların %22, kabukluların %20, mercanların %15, böceklerin %11 oranında nesli tükenme riski altında olduğu hesaplanmıştır. Bitki türlerinden eğrelti otlarının %8, kozaklaklıların %6, çift çeneklilerden Malpighiales grubunun %8, Tek çeneklilerden Asparagales grubunun %16, Liliales grubunun %27 oranında; mantarlar alemindeki türlerin ise %11 oranında nesli tükenme riski altında olduğu hesap edilmiştir. Küresel biyoçeşitliliği tehdit eden 11 temel etken arasında tarımın yeri: hayvansal ve bitkisel üretim alanlarının giderek genişlemesi ve tarımsal kimyasalların yarattığı kirlilik nedeniyle oluşan habitat bozulmaları ve kullanılan sulama suyu nedeniyle azalan yüzey ve yeraltı suyu bağlamında kümülatif olarak; yukarıda sözü edilen canlı gruplarının her biri için tehlikeye attığı toplam tür sayıları baz alınarak Türkiye özelinde değerlendirilecek olursa: Kurbağalar, sürüngenler, böcekler, kabuklular, yumuşakçalar, Malpighiales, Asparagales ve Liliales türleri için tarımın en önemli tehdit etkeni olduğu; memeliler, kuşlar, mercanlar, eğrelti otları, kozalaklılar ve mantarlar alemi için ise 2. en önemli tehdit etkeni olduğu hesaplanmıştır. Sadece balıklar için 3. önemli tehdit olduğu belirlenmiştir. Biyoçeşitlilikteki zenginlik, ziraatta ve ilaç üretiminde verimlilik, canlıların hastalıklar, doğal afetler ve iklim değişikliğine karşı dayanıklılığı, hava-su-toprak kalitesinin garanti altına alınması gibi pek çok açıdan hayati öneme sahiptir. Biyoçeşitlilik olması gereken zenginlikte tutulamadığı sürece, doğanın bizlere sunduğu ve yaşamımızı kaliteli biçimde sürdürmemizi sağlayan bu hizmetler geri dönüşsüz düzeyde zarar görecektir. Bu çarpıcı zararlardan kaçınabilmek adına ise, tarımsal uygulamaların yürütümü ile ilgili değişkenler için geniş çaplı önlemlerin ivedilikle alınmasının önemi hayati düzeydedir.