Current perspectives in social sciences (Online), cilt.28, sa.2, ss.281-292, 2024 (Hakemli Dergi)
Bu çalışmanın amacı, insanın varoluşundan beri, dinî inancın temel dayanak olduğu dinî tecrübenin tanımı konusunda ileri sürülen görüşleri tanıtarak bir değerlendirme yapmaktır. Tanrı insan ilişkisi, düşünce tarihinin en önemli sorunları arasında yer almaktadır. Esasen “Dinî tecrübenin imkânı” probleminden ayrı bir şekilde ele alınamayacak olan tanım konusunda “imkân” probleminin dışarıda tutulması, konuyu çalışmanın sınırlarında tutma amacına matuftur. Zira Tanrıyla ilişkisini hangi din üzerinden kuruyor olursa olsun, herhangi bir dindarın İlahî olanla karşılaşması ve onu fevkalade bir şekilde yaşaması olarak anlaşılabilecek olan dinî tecrübenin imkânı ayrı bir tartışma konusudur. Dinî tecrübe kavramına yüklenen anlamlar ise sübjektif öz barındırdığı için kişiden kişiye değişebilecek kadar çeşitlilik arz etmektedir. Dinî tecrübe tartışmalarındaki önemli bir sorun kişisel dinî tecrübelerin Tanrı’ya inanmak için yeterli olup olmadığı konusudur. Dinî tecrübenin çeşitliliği ise, düşünürleri meşgul eden diğer bir husustur. Teolojik sorgulamadaki tecrübenin durumu ve teolojik sistemlerdeki işlevi, teologların konuyla yoğun bir şekilde ilgilendiği alanlar olarak dikkat çekmektedir. Dinî tecrübe üzerine yapılan son tartışmaların odak noktası ise tüm kültürlerin temelinde aynı evrensel bir dinî tecrübe olup olmadığı üzerinedir. Perenniyalistler bu tür evrensel bir dinî tecrübenin varlığını ve tüm dinî tecrübelerin birliğini savunmakta, temelde dinî tecrübenin empirik olduğunu ve bu tecrübenin “tanıma yoluyla bilgi”yi içerdiğini ileri sürmektedir. Onlara göre dinî tecrübenin nesnelliğini gösteren şey, duyu tecrübesinde olduğu gibi, tecrübe sahiplerinin tecrübe ettikleri şey konusundaki uzlaşımıdır. Bağlamsalcılar ise, evrensel öz temasını olumsuzlarken, tecrübenin saf ve evrensel bir öze sahip olmasının mümkün olmadığını ileri sürmektedir. Dinî tecrübenin nesnel bilgi sunmasının mümkün olmadığını iddia edenler, dinî tecrübenin kişisel olmasını ve başkasına aktarılamamasını kanıt olarak öne sürmektedirler.