Akademik Veri Yönetim Sistemi
11nd INTERNATIONAL SCIENTIFIC RESEARCH AND INNOVATION CONGRESS, İstanbul, Türkiye, 16 - 17 Ağustos 2025, ss.69-70, (Özet Bildiri)
ÖZET Rejeneratif endodontik tedavide öncelikli hedef hastanın zarar görmüş diş dokularının fonksiyonlarının geri kazandırılması, kemik iyileşmesinin sağlanması ve semptomların kaybolmasıyken, ikincil hedef ise dentin duvarlarının kalınlaşması ve/veya kök boyunun uzamasının sağlanmasıdır. Bu olgu raporunda daha önce apeksifikasyon tedavisi başlanan ancak tamamlanmayan açık apeksli mandibular daimi molar dişine uygulanan revaskülarizasyon tedavisi sunulmaktadır. Klinik muayenede diş asemptomatik olmasına rağmen, radyografik incelemede periapikal bölgede lezyon saptanmış; ayrıca apseye bağlı mobilite gözlendi. Tedavi planlamasında, kök gelişiminin devamını desteklemek ve dişin uzun dönem prognozunu iyileştirmek amacıyla revaskülarizasyon yaklaşımı tercih edildi. İlk seans; hasta lastik örtüyü tolere edemediği için izolasyon pamuk peletlerle sağlandı. İkinci seansta apikal dokulardan provoke kanama sağlanamadığı için otolog Platelet Rich Plasma (PRP) ile kombine tedavi planlandı. Antikoagülanlı tüpe alınan 20 ml venöz kan, iki aşamalı santrifüj ile işlenerek hücresiz plazma uzaklaştırıldı ve elde edilen konsantre PRP (cPRP) kök kanalına paper point (GOLDENT, China) yardımıyla nazik basınçla yerleştirildi. Şeffaf yapıdaki cPRP'nin apikal bölgeden koronal alana doğru kanamayı çektiği izlendi. Pıhtılaşma sonrası 3 mm mineral trioksit agregat (MTA) (ANGELUS, Brazil) ile kanal girişleri kapatıldı ve aynı seansta kompozit restorasyon (IMICRYL, Türkiye) uygulandı. Üçüncü ay kontrolünde, ilgili dişte apikal kapanma, dentin duvarlarında belirgin kalınlaşma ve apikal dokularda kemik dokusu oluşumu gözlemlendi. Dördüncü ayda, dişin restorasyonu paslanmaz çelik kron (PÇK) (SHINHUNG, Korea) ile tamamlandı. Altıncı ay kontrolünde ise hasta asemptomatikti; periapikal radyolüsens tamamen iyileşmişti ve furkasyon bölgesinde radyografik olarak kemik dolumu izlendi. Hastanın takipleri devam etmektedir. Sonuç olarak bu olgu, kanamanın sağlanamadığı durumlarda PRP'nin revaskülarizasyon sürecini başarıyla destekleyebileceğini ve açık apeksli, lezyonlu daimi dişlerde rejeneratif tedavi için etkili bir alternatif olabileceğini göstermektedir. Anahtar kelimeler: Prp, Revaskülarizasyon, İmmatür Diş
Abstract In regenerative endodontic treatment, the primary objective is the restoration of function to the damaged dental tissues, the promotion of bone healing, and the resolution of clinical symptoms. The secondary goal is to achieve thickening of the dentinal walls and/or continued root development. This case report presents a revascularization procedure performed on a permanent mandibular molar with an open apex, for which apexification therapy had been initiated but not completed.Although the clinical examination revealed that the tooth was asymptomatic, radiographic evaluation showed a periapical lesion and mobility associated with an abscess. A revascularization approach was selected to support continued root development and improve the long-term prognosis of the tooth. During the first session, isolation was achieved using cotton pellets as the patient could not tolerate a rubber dam. In the second session, apical bleeding could not be induced, so treatment was planned in combination with autologous Platelet-Rich Plasma (PRP). A total of 20 ml of venous blood was collected into an anticoagulant tube and processed through a two-step centrifugation to remove cell-free plasma. The resulting concentrated PRP (cPRP) was gently placed into the root canal using paper points (GOLDENT, China). It was observed that the transparent cPRP drew blood upward from the apical region toward the coronal area. Following clot formation, the canal orifices were sealed with 3 mm of Mineral Trioxide Aggregate (MTA) (ANGELUS, Brazil), and composite restoration (IMICRYL, Türkiye) was applied in the same session. At the 3-month follow-up, apical closure, significant thickening of the dentinal walls, and bone tissue formation in the apical area were observed. In the fourth month, the restoration was completed with a stainless steel crown (SSC) (SHINHUNG, Korea). At the 6-month control, the patient was asymptomatic; the periapical radiolucency had completely resolved, and radiographic bone fill in the furcation region was evident. Patient follow-up is ongoing. In conclusion, this case demonstrates that PRP can successfully support the revascularization process in cases where apical bleeding cannot be induced and may be an effective alternative for regenerative treatment in permanent teeth with open apices and periapical lesions. Keywords: PRP, Revascularization, Immature Tooth