Enerji Dünyasını Hedef Alan Siber Saldırı Tehdidi: Kritik Enerji Alt Yapılarının Güvenliği


Kakışım C.

4. SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER KONGRESİ, Trabzon, Türkiye, 1 - 04 Eylül 2021, ss.65-66

  • Yayın Türü: Bildiri / Özet Bildiri
  • Basıldığı Şehir: Trabzon
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.65-66
  • Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Tarihsel süreç dikkate alındığında askeri teknolojiler, savunma sanayi, endüstri ve ulaştırma gibi alanlarda tercih edilen enerji kaynakları değişime uğramış ve çeşitlenmiştir. Bu değişimler, küresel enerji politikalarında önemli dönüşümlere yol açmış ve enerji kaynaklarının kontrolü açısından sürdürülen küresel mücadelenin daha geniş coğrafyalara  yayılmasına neden olmuştur. Bu bağlamda dünyanın büyük ekonomileri ve enerji rezervleri açısından zengin ülkeler, Sanayi Devrimi’nin yaşanmasıyla kömüre, I. Dünya Savaşı ile birlikte petrole ve II. Dünya Savaşı’ndan itibaren doğal gaza geçişin sancılarını hissetmiştir. Petrol kaynaklarını kontrol etme mücadelesi, büyük ölçüde 19. yüzyılın başat gücü İngiltere’nin Ortadoğu’yu şekillendirme çabaları ile hızlanmış ve II. Dünya Savaşı’nın ardından İngiltere’nin boşluğunu dolduran Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) sahne almasıyla zirveye ulaşmıştır. Ayrıca tercih edilen enerji kaynakları, bu kaynaklara uygun enerji teknolojilerinde ve altyapısında değişimleri beraberinde getirmiştir. Örneğin kömürün yoğun kullanıldığı dönemde buharlı sistemler hâkimken, petrolün yaygınlaşmasıyla birlikte kara ve deniz ulaşımında, savaş gemilerinde, savaş teknolojisinde ve savunma gücünde önemli değişimler meydana gelmiş ve bu değişimler küresel rekabet açısından belirleyici olmuştur. Enerji kaynaklarının tedarikçi ülkelerden tüketici ülkelere ulaştırılması, başlı başına bir güvenlik sorunu teşkil etmiştir. Petrol ve doğal gaz taşıyan enerji nakil hatlarına yapılan saldırlar ve sabotajlar, bu güzergâhları oluşturan ülkelerdeki savaş ve iç çatışma durumu, enerji altyapılarının güvenliğini tehdit eder hale gelmiştir. Böylece enerji altyapılarının ve teknolojilerinin güvenliği, enerji kaynaklarının güvenli bir şekilde kesintisiz ve makul fiyatlar ile temin edilebilmesi, tüketici ülkeler açısından enerji arz güvenliği, petrol kaynaklarına olan talebin sürekliliğinin sağlanması ise tedarikçi ülkeler açısından enerji talep güvenliği olarak kavramsallaştırılmıştır. 21. yüzyıl ile enerji politikaları ve enerji güvenliği yaklaşımındaki değişimin ve dönüşümün belirgin şekilde hissedildiği yeni bir dönem başlamıştır. Bunda etkili olan en önemli faktör, petrol, doğal gaz ve kömür gibi kaynakların tüketici ülkeler tarafından giderek terk edilmesidir. Zira bu kaynaklar, küresel gerilimlerin, savaşların ve ekonomik krizlerin yanı sıra çevresel kirliliğin ve bu kirliliğin neden olduğu küresel iklim değişikliğinin başlıca nedenlerinden biri haline gelmiş, dünyanın geleceğini tehdit etmeye başlamıştır. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler ise tüm bu tehlikeler ile mücadele edebilmek için rüzgâr, güneş, dalga ve jeotermal gibi bedelsiz, çevre dostu, yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmiştir. Yeşil enerji kaynakları olarak da ifade edilen bu kaynakların tüketimi, yenilenebilir enerji teknolojilerindeki ve altyapılarındaki maliyetlerin hızla azalmasıyla birlikte giderek artmıştır. Almanya, Norveç, Finlandiya gibi Avrupa ülkeleri yakın gelecekte (20-30 yıl içerisinde) fosil yakıtlarının hemen hemen hiç kullanılmadığı, enerji taleplerinin neredeyse tamamının yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılandığı yeşil politikalar ve hedefler belirlemiştirler. Yenilenebilir enerji kaynakları, tıpkı fosil yakıtlar gibi kendine özel bir niteliğe, enerji altyapısına ve teknolojisine sahiptir. Rüzgâr ve güneş gibi kaynaklar bulunabilirlik açısından her ülkenin az ya da çok erişebildiği kaynaklardır. Bu açıdan tedarik güvenliği bağlamından fosil yakıtlardan farklılaşmaktadırlar. Ancak fosil yakıtlara göre merkezi bir enerji altyapısı gerektirmemesi, dağıtık bir enerji altyapısına sahip olması ve bu altyapıların büyük ölçüde bilgisayar destekli, dijital bir sisteme ihtiyaç duyması enerji güvenliği açısından yeni riskler ortaya çıkarmaktadır. Yeni enerji sistemlerinin oluşturulabilmesi ve bunların sürdürülebilirliği için ihtiyaç duyulan hammaddelerin güvenli bir şekilde tedariki önemli bir risk kaynağıdır. Diğer bir risk kaynağı ise son dönemde elektronik seçim oylamalarından bankacılık sektörüne kadar birçok alanda ulusal güvenlik sorunu haline gelen siber saldırılardır. Bir şekilde dijital dünyaya açık olan enerji üretim santralleri, siber terör olarak da ifade edilen siber saldırıların ve sabotajların hedefi haline gelebilmektedirler. Bu kapsamda,bu çalışma ile yeni enerji güvenliği perspektifi ele alınacaktır. Enerji altyapılarını bekleyen yeni tehditler ve enerji üretimini çeşitlendirecek yeşil enerji sistemlerinin sürdürebilirliği tartışılacaktır. Enerji güvenliğini analitik ve yenilikçi bir bakış açısıyla ele almak suretiyle bu alandaki literatüre katkı yapılması amaçlanmaktadır. Bu çalışma ile ulusal güvenlik ve enerji güvenliğine yönelik yapılacak yeni nitel ve nicel çalışmalara kavramsal bir temel oluşturulması hedeflenmektedir.