Covıd-19 nedeniyle yatırılarak tedavi edilen hastaların demografik ve klinik özelliklerinin prognoz ile ilişkisinin değerlendirilmesi


Tezin Türü: Tıpta Uzmanlık

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Dahili Tıp Bilimleri Bölümü, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2021

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: SERDANUR ÖZDEMİR

Danışman: Bilge Yılmaz Kara

Özet:

Amaç: Tüm dünyayı etkisi altına alan, milyonlarca kişide morbidite ve mortaliteye neden olan COVID-19 pandemisi, ülkemizde de halen etkisini sürdürmektedir. Hastalığın kesin tedavisi henüz bilinmediği için, başvuru anında hangi hastanın hastalıktan daha ciddi etkileneceği ve prognozu etkileyen faktörler COVID-19 hakkında en çok merak edilen konulardır. Bu nedenle, çalışmamızda Rize ilinde, hastanemiz bünyesinde pandemi servisleri ve yoğun bakım ünitelerinde yatırılarak takip edilen COVID-19 olgularının demografik, klinik-laboratuvar verilerinin değerlendirilmesi ve yatış süreleri ve sağ kalıma etkili faktörlerin saptanmasını amaçladık. Gereç ve Yöntem: Çalışmamız Mart 2020 – Şubat 2021 tarihleri arasında, tek merkezli, retrospektif, kesitsel, tanımlayıcı bir çalışmadır. 18 yaşından büyük, pandemi servisi veya yoğun bakım ünitesinde yatarak tedavi almış, uygun kliniğe ek olarak PCR pozitifliği veya ELISA yöntemi ile antikor varlığı doğrulanmış COVID-19 hastaları çalışmaya alındı. 18 yaş altındaki hastalar, PCR testi negatif olanlar, gebeler ve dosyasında veri eksiği olanlar çalışmadan dışlanmıştır. Hasta verilerine (demografik, klinik, laboratuvar ve görüntüleme) dosyalar ve hastane kayıt sistemi üzerinden retrospektif olarak ulaşıldı. Hastaların komorbidite skorları modifiye Charlson komorbidite indeksi kullanılarak hesaplandı. Hastanede yatış süreleri, yoğun bakım ihtiyacı ve sağ kalım verileri kaydedildi. Hastalar, pnömoni şiddetine (komplike olmamış, hafif-orta ve ağır pnömoni), mortaliteye (ölenler, hayatta kalanlar) ve başlangıç tedavisine yanıtlarına göre (tedavi başarılı / tedavi başarısız) gruplara ayrıldı. Mortalite ile ilişkili faktörler univaryant lojistik regresyon analizi ile hesaplandı. Bulgular: Çalışmaya dahil edilen 165 hastanın yaş ortalaması 59±16 yıl (%58 erkek) idi. Hastaların %57'si hiç sigara içmemişken, %38'i sigarayı bırakmış ve %5'i aktif sigara içicisiydi. En sık görülen komorbid hastalıklar hipertansiyon (%50,3) ve diyabetes mellitus (%25,5) idi. Komplike olmamış (n: 18) ve hafif-orta pnömoni (n:75) gruplarına kıyasla ağır pnömonili (n: 72) grubun daha yaşlı, erkek cinsiyet hakimiyetinde, modifiye Charlson komorbidite skoru daha yüksek olan hastalardan oluştuğu görüldü. Ağır pnömoni hastalarının başvuru anında öksürük ve nefes darlığı şikayetlerinin daha sık; lökosit, nötrofil, NLR, sedimentasyon, CRP, D-dimer, ferritin, serum kreatinin, AST, LDH, troponin değerlerinin daha yüksek; lenfosit, total protein ve serum albümin seviyelerinin daha düşük olduğu belirlendi. Ağır pnömonili olguların başvuru anında oksijen saturasyonlarının daha düşük, akciğer BT skorlarının daha yüksek olduğu ve takiplerinde yatış sürelerinin daha uzun olduğu anlaşıldı. Ölen hastaların (n: 25) hayatta kalanlara kıyasla daha yaşlı, erkek cinsiyet hakimiyetinde, modifiye Charlson komorbidite indeks skorları daha yüksek (özellikle iskemik kalp hastalığı ve kronik böbrek hastalığı oranı daha yüksek), sigara kullanım oranı daha fazla, başvuru anında nefes darlığı daha sık olan ve geliş oksijen saturasyonları daha düşük, başvuru anındaki BT skorları daha yüksek, daha uzun süre hastanede yatan olgular oldukları belirlendi. Hayatta kalanlar ile kıyaslandığında ölen hastaların başvuru laboratuvar parametrelerinde lökosit, nötrofil, üre, kreatinin, LDH, troponin, kreatinin kinaz, direkt bilirubin, NLR, CRP, D-dimer, ferritin değerlerinin daha yüksek; lenfosit, total protein ve albümin değerlerinin daha düşük olduğu saptandı. İlaçların ilk tedavi başarıları değerlendirildiğinde; hidroksiklorokinin favipiravire göre daha üstün olduğu; takipte tedaviye steroid eklenmek zorunda kalınan yani kliniği kötüleşen hastaların mortalitesinin daha fazla olduğu görüldü. Ölen hasta grubunda yoğun bakım yatış oranı ile tocilizumab ve plazma tedavisi sıklığı daha yüksek bulundu. Mortalite ile ilişkili faktörlerin xiii univaryant lojistik regresyon analizinde; ileri yaş, erkek cinsiyet, sigara kullanımı, yüksek modifiye Charlson indeks skoru (özellikle İKH ve KBH varlığı), geliş oksijen saturasyon düşüklüğü, başvuru anında yüksek BT skoru, uzun yatış süresinin mortaliteyi öngördüğü belirlendi. Sonuç: COVID-19'a yakalanmış komorbiditesi fazla, yaşlı, erkek, başlangıçta dispneik ve oksijen saturasyonu düşük, akciğer BT skoru yüksek ve laboratuvar parametreleri bozulmuş olan hastalarda mortalite oranı daha fazladır. Bu hastaların ilk başvuru anından itibaren daha yakın takip edilmesi gerekir. İlk tedaviye yanıtsızlık, klinik kötüleşme nedeniyle tedaviye steroid ekleme gereksinimi, yoğun bakım ihtiyacının olması, hastanede uzun süreli yatış ve ek tedavilerin uygulanması (tocilizumab ve plazma tedavisi) kötü prognoz ile ilişkili diğer faktörlerdir.
Background and Aim: The COVID-19 pandemic, which impacts the whole world and causes morbidity and mortality in millions of people, still continues to affect our country. Since the exact treatment of the disease is not yet known, which patient will be more severely affected by the disease at the time of admission and the factors affecting the prognosis are the most frequently asked questions about COVID-19. Therefore, in our study, we aimed to evaluate the demographic, clinical-laboratory data of COVID-19 cases hospitalized in the pandemic wards and intensive care units of our hospital in Rize, and to determine the factors affecting the duration of hospitalization and survival. Materials and Methods: This single center, retrospective, cross sectional, descriptive study was conducted between March 2020 and February 2021. COVID-19 patients older than 18 years of age, who were hospitalized in the pandemic wards or intensive care unit with appropriate clinical properties and PCR positivity or antibody presence confirmed by the ELISA method were included in the study. Patients under the age of 18, those with negative PCR tests, pregnant women and those with missing data in their files were excluded from the study. Patient data (demographic, clinical, laboratory and imaging) were collected retrospectively from the files and hospital records. The comorbidity scores of the patients were calculated using the modified Charlson comorbidity index. Length of hospital stay, need for intensive care and survival data were recorded. The patients were divided into groups according to the severity of pneumonia (uncomplicated, mild-moderate, and severe), mortality (deaths/survivors), and initial treatment responses (successful treatment/treatment failure). Factors associated with mortality were calculated by univariant logistic regression analysis. Results: The mean age of the 165 patients included in the study was 59±16 years (58% male). Of the patients, 57% were non-smokers, 38% were quitters, and 5% were active smokers. The most common comorbid diseases were hypertension (50.3%) and diabetes mellitus (25.5%). Compared to the uncomplicated (n: 18) and mild-to-moderate pneumonia (n: 75) groups, the severe pneumonia (n: 72) group consisted of older patients with male-predominance and higher modified Charlson comorbidity score. Patients with severe pneumonia had more frequent cough and shortness of breath; in addition, they had higher leukocyte, neutrophil, NLR, sedimentation, CRP, D-dimer, ferritin, serum creatinine, AST, LDH, troponin levels, and lower lymphocyte, total protein and serum albumin levels at the time of admission. It was found that patients with severe pneumonia had lower oxygen saturation, higher thorax CT scores at the time of admission, and a longer hospital stay during follow-up. Compared to the survivors, patients who died (n: 25) were older, male dominated, had higher modified Charlson comorbidity index scores (especially ischemic heart disease and chronic kidney disease), and higher smoking rates, were more dyspneic at presentation with longer hospital stays and had lower oxygen saturation and higher CT scores on admission. The laboratory parameters of the patients who died were found to have higher leukocyte, neutrophil, urea, creatinine, LDH, troponin, creatinine kinase, direct bilirubin, NLR, CRP, D-dimer, ferritin values, and lower lymphocyte, total protein and albumin values when compared to the survivors. When the first treatment success of drugs is evaluated; hydroxychloroquine was superior to favipiravir; in the follow-up, it was observed that the mortality of the patients who had steroids as an add-on therapy due to worsening clinical status was higher. As expected, the rate of intensive care hospitalization and tocilizumab and plasma therapy were higher in the group of patients who died. The univariant logistic xv regression analysis of mortality-related factors revealed that; advanced age, male gender, smoking, high modified Charlson index score (especially the presence of IHD and CKD), initial low oxygen saturation, high CT score at admission, and long hospital stay were the factors predicting mortality. Conclusion: The mortality rate is higher in elderly, male, dyspneic COVID-19 patients with high comorbidity, high lung CT score, impaired laboratory parameters and low oxygen saturation at baseline. These patients should be followed more closely from the first application. Other factors associated with poor prognosis are unresponsiveness to the initial treatment, the need to add steroids to the treatment regime due to clinical worsening, intensive care requirement, long hospital stay, and the need for additional treatments (tocilizumab and immune plasma therapy)