Mihne Sonrası Teopolitik Durumun Sünni Kelama Etkisi


Tezin Türü: Doktora

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı (Dr), Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2023

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: HALİL ARSLAN

Danışman: Salih Sabri Yavuz

Özet:

Odağında halku'l-Kur'ân tartışmaları olan Mihne, hicri 218 yılında Abbâsî halifesi Me'mun'un başlattığı, Muʻtasımbillah ve Vâsıkbillah'ın sürdürdüğü, hicri 232 yılında Mütevekkil tarafından yürürlükten kaldırılan bir süreçtir. İslam düşünce tarihi için bir kırılma olan bu sorgulamaların, Emevî devrinden de önceye kadar götürülebilecek öncü toplumsal sebepleri bulunmaktadır. İslamiyet'in kısa bir zamanda hızla yayılması, farklı sorular ve sorunlara sebebiyet vermiştir. Arap-Mevâli ilişkisi, söz konusu toplumda problem alanlarının en belirginidir. Hem iç hem de dış sorunlara cevap verme ihtiyacından neşet eden ulemâ ve ümerâ sınıfının pozisyonunu koruma güdüsü, aralarında yer yer çıkar çatışmaları doğurmuştur. Ulemâ-ümerâ geriliminin yanında Abbâsî devletinin, aynı zamanda yabancı kültürlerden yapılan girdileri kontrol etmek amacıyla, Emevîler ile başlayan tercüme faaliyetine ağırlık vererek teşvik ettikleri hatırlanmalıdır. Tercüme hareketi, muhtemelen hem zenadıka olgusuna karşı bir ön alma hareketi hem de âtıl duran Yunan, Hint, Süryani gibi medeniyetlerin ilmi birikimine bir hayatiyet kazandırmadır. Me'mun'un tüm bu sayılan problem alanlarına karşı devletin hakimiyetini pekiştirme ve toplumsal birlikteliği tesis etme amacıyla yürürlüğe koyduğu mihnenin hedefi ehl-i hadîs çevresidir. Me'mun ve seleflerinin Muʻtezile ile kurdukları yakın ilişkiye karşın, Ahmed b. Hanbel'in mihne esnasında dirençli tavrı onun ismi etrafında bir hayranlık hâlesi oluşturmuştur. Sonuçta mihne toplumsal muhayyilede derin izler bırakmıştır. Mütevekkil ile mihne sonrası tersine dönen uygulamalar, Ehl-i re'y ve ehl-i hadîs şeklindeki toplumsal kutuplaşmayı arttırmıştır. Devamında ise, bastırılan Muʻtezile ile birlikte kelamdaki mutedil çizginin de yok olmasına sebebiyet vermiştir. Öte yandan, Hanbelilikten sonra devletle kurulan iş birliği, daha muhafazar/gelenekçi bir çizgide sunulan Eşʻarîlik üzerinden yürütülerek Sünniliğin bu vasatta şekillenmesine yol açmıştır. Ebû Hanife, İbn Küllab, Kalânisî, Muhâsibî ve Matürîdî gibi düşünürlerin temsil ettiği mutedil kelam anlayışları da geri plana itilmiştir. Bu yönüyle mihne, kelamı hem konu hem de metot olarak derinden etkileyen bir süreç olarak değerlendirilebilir.